TARİHİN DEVİRLERE BÖLÜNMESİ
İnsan topluluklarının yaşamı, yazının icadına göre iki bölümde incelenir. Yazının bulunuşundan önceki zamanlara, Tarih Öncesi Devirler, yazının bulunuşundan sonraki zamanlara, Tarih Devirleri denir.
TARİH DEVİRLERİ :
Bu devirler de insan topluluklarının yaşayışlarında görülen köklü ve niteliksel değişikliklerin olduğu bir dönemde gerçekleşen bir tarihsel olaya göre tarihsel olayların incelenmesini kolaylaştırmak amacıyla çağlara ayrılır.
Bunlar:
1. İlkçağ (MÖ: 3200 Yazının bulunmasından – MS: 476 Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına kadar) Köleci Dönem
2. Ortaçağ (MS: 476 Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından – 1453 Konstantinopolis’in Osmanlılar tarafından alınmasına kadar) Derebey – Feodal Dönem
3. Yeniçağ (1453 Konstantinopolis’in Osmanlılar tarafından alınmasından – 1789 Fransız Devrimi’ne kadar) Merkeziyetçi – Monarşik Feodal Dönem
4. Yakınçağ (1789 Fransız Devrimi’nden – zamanımıza kadar) Kapitalist Dönem
TARİH ÖNCESİ ( PREHİSTORİK ) DEVİRLER
O zamanlardan kalan alet ve araçların yapılışına ve kullanılan maddelere göre Tarih Öncesi bir takım bölümlere ayrılır. Bunlar:
1. Yontma Taş Devri ( 2.200.000 YÖ — 100.000 YÖ )
2. Cilalı Taş Devri ( 100.000 YÖ — MÖ.10.000 )
3. Maden Devri ( MÖ. 10.000 -- ...................... )
Maden Devri de bu dönemde alet ve eşya yapımında yaygın olarak kullanılan madenlere göre üçe ayrılır;
a) Bakır Çağı ( MÖ: 10.000 – MÖ: 7.000 )
b) Tunç Çağı ( MÖ: 7.000 – MÖ: 1.200 )
c) Demir Çağı MÖ: 1.200 – Günümüzde de sürmektedir )
YONTMA TAŞ ( PALEOLİTİK ) DEVRİ:
Bu devir, insanların ilk kez alet yapmalarıyla başlar ( günümüzden 2.200.000 yıl önce). Bu aletler kabaca yontulmuş taşlardan, sopalardan ve kemiklerden yapılmıştır.Bu devirde insanlar “Klan “ ( gen ) denilen küçük topluluklar halinde göçebe bir yaşam sürdürürler, mağara ve ağaç kovuklarında barınırlardı. İnsanlığın ilk ve en önemli aşamalarından olan, ateşin denetim altına alınması bu dönemin sonlarındadır. İnsanlar geçimlerini avcılık ve toplayıcılıkla sürdürebilmektedir. Topluluk komünal (ortakçı ) bir yapıda olup, topluluğun annesinin ya da anneannesinin çevresinde örgütlenmiştir (Anaerkil ).
Toplulukta sınıflar ve sınıf ayırımları olmayıp, mutlak eşitliğin ve mutlak demokrasinin uygulandığı, cinsiyete dayanan doğal iş bölümünün (kadınlar toplayıcılık, erkekler avcılık) var olduğu, topluluğun en deneyimli yani en yaşlı üyesinin topluluğa önderlik yaptığı, tiyatro, müzik ve fresko (mağara duvarlarına yapılan resimler) gibi sanatların oluştuğu bir dönemdir. Silâhlarda avcının özel mülkiyeti oluşmaya başlamıştır. Bu devrin sonlarına Mezolitik (Orta Taş Devri) adı verilir.
ANADOLU'DA PALEOLİTİK ÇAĞ
MÖ: 600.000 – MÖ: 8.000
İnsanın yavaş yavaş gelişmeye başladığı bu ilk uygarlık çağı IV. Buzul Çağı’na rastlar. Yarım milyon yılı aşan bu uzun devre boyunca insan henüz üretime geçmemiş olup, doğada buldukları ile geçinen mağara ve ağaç kavuklarında barınan doğadaki taşlardan avlanma aletleri yapan ilkel bir durumdadır.
Buzul Çağı’nın izlerini Anadolu'da da bulmak mümkündür. Antalya çevresindeki Karain, Beldibi ve Belbaşı Mağaraları bu dönemin sonlarında (MÖ: 20.000 – MÖ: 8000) kullanılmıştır. Karain, Beldibi ve Belbaşı'nda bulunan eserlerin bir kısmı günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Karain Müzesi'nde sergilenmektedir.
2. CİLALI TAŞ
( NEOLİTİK ) DEVRİ:
Bu devirde insanlar, bilgi ve deneyim birikimleri sayesinde doğa karşısında biraz daha güç kazanmışlardır. Topuluklar büyümüş ve aşiretler (kabile) oluşmuştur. Toprağa daha çok bağlanılmış ve yarı – göçebelik oluşmuştur. İnsanlar geçimlerini sağlamak için balıkçılığa, tarıma ve hayvancılığa da bu dönemde başlamıştır. Tekerlek, kulübe, ok ve yay, seramik kapkacak yapımı ve köyler bu dönemde ortaya çıkmıştır. anaerkil yapı kurumlaşmış, yapılan kulübeler annenin mülkiyetine geçmiştir. Topluluğun komünal ve mutlak eşitlikçi yapısı Yontma Taş Devri’nde olduğu gibi bu devirde de sürmektedir, (günümüzden 100.000 yıl önce).
ANADOLU'DA NEOLİTİK DEVİR
MÖ: 8.000 – MÖ: 5.000
İnsanoğlu bundan 40 bin yıl önce, bugünkü fizik yeteneklerine ulaşmaya başladığı ve ateş yakmasını da öğrendiği halde uygar denebilecek duruma ancak on iki bin yıl önce yerleşik yaşama geçmesiyle ulaşabilmiştir. Yerleşik olmak insana mal ve ürün – tahıl biriktirme olanakları sağladı. Dünyanın bir çok yerinde bu çağdan kalma küçük yerleşmeler gün ışığına çıkarılmıştır. Bunlardan en ileri düzeyde olan ikisi Orta Anadolu'da Konya dolaylarındaki Çatalhöyük yerleşmeleridir. Çatalhöyük'te insanoğlu daha MÖ: 7.000 ve MÖ: 6.000 yıllarında duvarları renkli resim ve renkli kabartmalarla kaplı kerpiçten evlerde oturuyor, odalarını pişmiş topraktan renkli vazolar ve heykelciklerle süslüyordu. Heykelciklerin büyük bir bölümü çıplak bir tanrı kadını ( Anatanrıça ), toprak anayı, tasvir etmektedir. Duvarcılar ve çeşitli meslekten olanlar çakmak taşından yapılmış aletleri kullanıyorlardı, çiftçiler öküzlerle sürdükleri tarlalarda buğday, arpa ve mercimek yetiştiriyorlardı. İş adamlarının pişmiş topraktan mühürleri, kadınların cilalanmış çakmak taşından aynaları vardı. Çatalhöyüklülerin sofralarında ekmek, sebze ve meyveden başka keçi ve koyun eti de yer alıyordu. Evlerini, evcil hale getirdikleri köpekler koruyordu. Bu evlerden birinin duvarında patlama halinde bir yanardağın, muhtemelen Hasan Dağı'nın tasviri bulunuyordu. Bu eser, sanat tarihinin bu güne kadar bilinen en eski manzara resmi olup, sözü edilen öteki buluntularla Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Müzede ayrıca evlerden birisinin "kült odası" orjinal şekline yakın hali ile yer almaktadır.
3. MADEN DEVRİ
İlk bakır aletlerin ve eşyaların yapıldığı Kalkolitik Çağ ile başlar. Bu devirde insanlar aletlerini önce bakırdan, sonra tunçtan ve sonra da demirden yapmıştır. İlk yazılı uygarlıklar, devlet örgütlenmesi, kölelik, yazı, para, yazılı hukuk kuralları, üretim araçlarında ve mallarda özel mülkiyet, aile, ticaret, kölecilik erkeğin üstün sayıldığı ve egemen olduğu Babaerkil yapı, çeşitli sanatlar, kasabalar ve kentler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin en önemli nedeni insanların kullandığı aletlerin gelişmesi ( özellikle tunç aletler ) ve insanın doğa karşısında deneyimlerinin artması, insanların emeğinin daha da üretkenleşmesi ve insanın kendi gereksinmelerinden fazla mal üretmeleridir.
ANADOLU'DA TUNÇ ÇAĞI MÖ: 3000 – MÖ: 2000
Bakır, çinko ve kalayın karışımı ile elde edilen tunçtan eserlerin ortaya çıktığı çağda Anadolu bir ölçüde olsun toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda canlanmaya başdı. Troia II yerleşmesi erken Tunç Çağı'nın (MÖ: 3000–MÖ: 2500) Anadolu'daki en parlak merkezidir; ancak Mısır'da ve Mezopotamya'da yazının kullanıldığı bir dönemde Anadolu hâlâ geri kalmış durumdadır. Anadolu 2500 yılı bulan bir duraklamadan sonra ilk önce Orta Tunç Çağı'nda (MÖ: 2500–MÖ: 2000) yeniden gelişmeye başdı. Her ne kadar yazı kullanmıyorlarsa da Orta ve Güneydoğu Anadolu'daki Hatti Uygarlığı ile kuzeybatı Anadolu'daki Troia II yerleşmesi dünya uygarlığında eşsiz bir yer aldı.
ANADOLU’DA DEMİR ÇAĞI
İnsanlığın gelişim sürecinde araç, gereç, silah ve aletlerle avadanlıkların yapımında demirin kullanıldığı dönemdir. Demirin ergime derecesinin yüksek olması, biçim vermenin ve arıtmanın zor olması nedeniyle Demir Çağı en son başlayan çağdır. Demir Çağı, Tunç çağından sonra başlamıştır ve kimi tarihçilere göre günümüzde de sürmektedir. Eski tarih gruplandırmalarında, Demir Çağı Tarih Öncesi Devirler içinde değerlendirilmesine karşın demirin avadanlık ve alet yapımında kullanılması kesinlikle yazının bulunmasından sonradır. Yani Tarih devirlerindedir. En eski demir aletlere MÖ:2700 yıllarından kalma Mezopotamya’daki, Sümer-Ur Kenti mezarlarında rastlanmasına karşın Anadolu’da Demir Çağı MÖ:1200 yıllarında başlatılır. İlkçağ Anadolu uygarlıklarından Hititlerde demir işçiliğinin en güzel örneklerine rastlanır. MÖ:1200 yıllarında Ege Göçleriyle Anadolu’ya gelen Frigler’le demir kullanımı yaygınlaşmıştır.